Yabancı Kumaş Tüccarı
Yabancı bir kumaş taciri Osmanlı’da bir kumaş imalathanesinin mallarını beğenip hepsini almak ister. Mal sahibinin kumaşları ayarlarken bir top kumaşı ayırdığını görür. Yabancı tacir bu hareketin sebebini sorunca “Onu sana veremem, kusurludur” yanıtını alır. Yabancı tacirin “ziyanı yok, önemli değil” dese de Osmanlı esnafı o kumaş topunu vermemekte direnir ve şöyle der: “Benim malımın kusurlu olduğunu siz biliyorsunuz. Ama onu kendi memleketinizde satarken alıcılarınız benim bunu size söylediğimi bilmeyecekler ve ben onlara kusurlu mal satmış olacağım. Burada Osmanlının gururu, şeref ve haysiyeti rencide olacak, bizi de hilekâr zannedecekler. Bu yüzden bu kusurlu topu size veremem.”
Tebdili Kıyafet Fatih
Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’ u fethetmeden önce bir sabah tebdili kıyafet ederek, Edirne’de çarşıya çıktı. Alış veriş yapmaya başlayan Fatih, birinci dükkândan bir şeyler istedi. Dükkân sahibi ilk istediğini verdi ancak ikincisini vermedi. Fatih Sultan Mehmet, istediği şeyi olmasına rağmen vermeyen dükkân sahibine, neden vermediğini sordu. Adam “ben sana sattığımla sabah siftahımı yapmış oldum, diğer istediğini de karşıdaki dükkândan al. O henüz siftah etmedi” diye cevap verdi.
Duyduklarından memnun olan Fatih, diğer dükkâna gitti, biraz mal aldı… İkincisini istediğinde o da önceki dükkân sahibi gibi vermeyip henüz siftah yapmamış olan komşusuna gönderdi. Fatih bu şekilde bütün çarşıyı dolaştı… Hepsinde aynı şeyle karşılaştı. Sonunda aldığı erzakları öğrencilere gönderip sarayına gitti ve Allah’a şükür secdesine kapandı. Allah’a “ya Rabbi sana hamdolsun… Bana böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin. Ben bu milletimle değil Bizans’ı, dünyayı bile fethederim, dedi ve İstanbul’un fetih planlarını hazırlamaya başladı.